Edebiyatımızın önemli kalemi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanından, edebiyat eleştirmenleri tarafından her zaman övgüyle bahsedilmiş ve okurlar tarafından kabul görmüştür. Yazarın 61’inci ölü yıl dönümüne özel olarak bu güzel romanı günün okuma parçası olarak seçiyoruz.
Türk edebiyatının usta yazarlarından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri Huzur, yayınlandığı 1948 yılından bu yana ulusal edebiyatın sarsılmaz mihenk taşları arasında yer alıyor. İlk olarak 22 Şubat ila 2 Haziran 1948 tarihlerinde gazetede tefrika edilen ve bir yıl sonrasında kitap olarak okurlarıyla buluşan eser, dönemine ışık tutması bakımından hem edebiyat hem de tarih alanında çok önemli bir kaynak olma özelliği taşıyor.
Zaman olarak İkinci Dünya Savaşı’nın bir gün öncesini konu edinen Huzur romanı, hacimli hikayesinde şimdiki ve geçmiş zamanları bir arada barındırıyor. Dört bölümden oluşan romanın ilk ve sonuncu bölümlerinde, yaşanan bir günlük zaman dilimi ele alınıyor. İkinci ve üçüncü bölümlerde ise söz konusu zamanın bir yıl öncesi anlatılıyor.
Eserinde 30’lu yılların sonundaki buhranlı havayı tüm yönleriyle yansıtan Tanpınar, romanının hakim duyguları olarak karamsarlık, ümitsizlik, aşk ve özlemi yansıtıyor. Roman karakterlerini hayattan beklentisini karşılayamamış ve mutsuz kişiler olarak kurgulayan Tanpınar, bu duyguyu okuruna özellikle de romanın başkahramanı olan Mümtaz ile hissettiriyor.
Romanın kurgusunda üç önemli sacayağını oluşturan Mümtaz, Nuran ve İhsan karakterleri; medeniyet çatışmalarının ağırlıkta olduğu bir dönemin aydın kişileri olarak tasvir ediliyor. Böylece Tanpınar, Türk edebiyatında Tanzimat döneminden beri üzerinde en çok durulan Doğu-Batı çatışması konusunu tüm olgunluğuyla eserine sindiriyor.
Şehir mirası için eşsiz kaynak

Eserde iki eski aşık olarak anlatılan Mümtaz ile Nuran arasında geçen olaylar, romanın hem geçmiş dönemini hem de ağırlıklı zamanını oluşturuyor. Eser boyunca İstanbul’da gezinirken Nuran ile olan hatıralarını zihninde canlandıran Mümtaz, böylelikle dönemin İstanbul’unu da zengin betimlemeler ile okura aktarıyor. Söz konusu tasvirsel boyut, Huzur romanını zihniyetin yanı sıra şehir mirası anlamında da eşsiz bir kaynak olarak öne çıkarıyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın adıyla özdeşleşen ‘Huzur’ romanı Cumhuriyet dönemi kitabıdır. Zira kitabı okuduğunuzda yazar, o havayı size teneffüs ettirir.
Dört bölümden oluşan roman, yayınlandığı dönemde okuyucular üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Romanın ana karakterleri, Suat, Nuran ve Mümtaz’ın dünyası edebiyat çevrelerince tartışmalara konu olmuştur.
Tanpınar, kitabı yazdığı dönem İkinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelmiştir. Çünkü kitapta bu dönemle ilgili fazla bilgi yer almaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal yapısı hakkında da fikir sahibi olabiliyoruz bu sayede.

Toplumun değer yargıları
Savaşın her an patlak vermesi toplum üzerinde endişe ve korkuya sebep olmuştur. Romanda, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki sancılı süreçler, yapılan reformların ve inkılapların toplumda beklenen değişimi yaratamaması, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel olarak insanların içinde bulunduğu durumu çok güzel resmedilmiştir. Kitap, bir Cumhuriyet dönemi panoramasıdır.
Romanın ana karakterlerinden Nuran ve Mümtaz birbirlerini seven ve kavuşma hayaliyle yanıp tutuşan sevgililerdir. Nuran, başarısız bir evlilik yapmış ve dul kalmıştır. Mümtaz ise, Nuran’a deli divane âşıktır.
Nuran’ın dul olması ve Mümtaz’la birlikte olması toplum tarafından yadırganır ve ilişkileri kabul görmez.
Sürekli kendileri hakkında yapılan dedikodular ikisini de oldukça rahatsız etmiştir. Bu durumu çaresiz kabullenmek zorunda kalsalar da topluma çok sert eleştirileri vardır. Akademik çalışmalarıyla Türk edebiyatı ve tarihine büyük katkıları bulunan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanını hala okumadıysanız, hemen bugün başlayın.